
İstanbul'da tarihî bir müze. Bizans İmparatoru I. Jüstinyen tarafından, MS 532 - 537 yılları arasında İstanbul'un tarihi yarımadasındaki eski şehir merkezine inşa ettirilmiş bazilika planlı bir patrik katedrali olup, 1453 yılında İstanbul'un Osmanlılar tarafından alınmasından sonra, Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülmüştür. 1935 yılından beri ise müze olarak hizmet vermektedir.[3][4] Ayasofya, mimari bakımdan, bazilika planı ile merkezî planı birleştiren, kubbeli bazilika tipinde bir yapı olup kubbegeçişi ve taşıyıcı sistem özellikleriyle mimarlık tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak ele alınır.
Binanın adındaki “sofya” sözcüğü herhangi bir kimsenin adı olmayıp, Eski Yunancada “bilgelik” anlamındaki sophos sözcüğünden gelir.Dolayısıyla “aya sofya” adı “kutsal bilgelik” ya da "ilahî bilgelik” anlamına gelmekte olup, Ortodoksluk mezhebinde Tanrı'nın üç niteliğinden biri sayılır.6. yüzyılın ünlü mimarlarından Miletli İsidoros ve Trallesli Anthemius'un yönettiği Ayasofya’nın inşaatinde yaklaşık 10.000 işçinin çalıştığı ve Jüstinyen'in bu iş için büyük bir servet harcadığı belirtilir. Bu çok eski binanın bir özelliği yapımında kullanılan bazı sütun, kapı ve taşların binadan daha eski yapı ve tapınaklardan getirilmiş olmasıdır.
Bizans döneminde Ayasofya büyük bir “kutsal emanetler” zenginliğine sahipti. Bu emanetlerden biri de 15 metre yüksekliğindeki gümüş İkonostasisti.[not 1][13] Konstantinopolis Patriği'nin patrik kilisesi ve Ortodoks Kilisesi’nin bin yıl boyunca merkezi olan Ayasofya, 1054 yılında Patrik I. Mikhail Kiroularios'un Papa IX. Leo tarafından Aforoz edilmesine şahitlik etmiştir, genel olarak bu olaySchisma'nın yani Doğu ve Batı kiliselerinin ayrılmasının başlangıcı sayılır.
1453’te kilise camiye dönüştürüldükten sonra Osmanlı sultanı Fatih Sultan Mehmet’in gösterdiği hoşgörüyle mozaiklerinden insan figürleri içerenler tahrip edilmemiş (içermeyenler ise olduğu gibi bırakılmıştır), yalnızca ince bir sıvayla kaplanmış ve yüzyıllarca sıva altında kalan mozaikler bu sayede doğal ve yapay tahribattan kurtulabilmiştir. Cami müzeye dönüştürülürken sıvaların bir kısmı çıkarılmış ve mozaikler yine gün ışığına çıkarılmıştır. Günümüzde görülen Ayasofya binası aslında aynı yere üçüncü kez inşa edilen kilise olduğundan Üçüncü Ayasofya olarak da bilinir. İlk iki kilise isyanlar sırasında yıkılmıştır. Döneminin en geniş kubbesi olan Ayasofya’nın merkezî kubbesi, Bizans döneminde birçok kez çökmüş, Mimar Sinan’ın binaya istinat duvarlarını eklemesinden itibaren hiç çökmemiştir.
AYASOFYADAKİ DÖRT SÜTUNDAKİ GİZEM KENDİ YORUMUM
Ayasofya'da dört sütunlu bir anıt.Azrail,Cebrail,İsrafil ve Mikail resimleri bulunan bu sütunların her biri bir tılsım.Cebrail kanat çırpıp bagırınca Doğu'da bolluk olur derlermiş.İsrafil resmi kanat çırparsa,Batı'da kıtlık olacağına inanılırmış.Mikail resmi kanat çırparsa, kuzeyden bir kahraman çıkarmış.Azrail resmi kanat çırpınca dünyanın her yanında veba salgını başlarmış.
Ayasofya'nın orta kıble kapısı üzerinde bir tabut var. Sarı pirinçten yapılmış bu tabutta Kraliçe Sofya yatıyor. Yalnız bir tehlike var, "Bu tabuta sakın dokunmayın" deniyor. Çünkü tabuta el sürülürse büyük bir gürültü başlıyor ve tüm bina sallanmaya başlıyormuş.
İnananlar, tabut ile bu melekler arasında bir ilişki kuruyorlar... Tabutun koruyuculuğunu da üstlenen melekler, ona dokunulmasına izin vermiyorlarmış.
İslam'da dört büyük meleK
Bu madde İslam'daki dört büyük melek hakkındadır. Bütün dinlerdeki büyük melekler için Büyük Melekler maddesine bakınız. Dört büyük melek, İslam dininde inanılan dört büyük meleğe verilen ortak isimdir. İslam dininde bu melekler diğer meleklerden daha büyük ve önemlidir.
İslam dininde melekler nurdan yaratılmış, insani özellikleri olmayan, cüz'i iradesi olan fakat şeytan tarafından musallat olunmadıkları için bu iradelerini kötüye kullanma gibi bir durumları olmayan[1], günahsız, Allah katındaki makamları sabit olan varlıklardır. Meleklere inanmak İslam'da inanç esaslarındandır, yani meleklere inanmayan kişi müslüman olamaz. Meleklerin sayıları ve çeşitleri tam olarak bildirilmemiştir. Yine de bazılarının görevleri ve sayıları bilinmektedir. Bu meleklerden dört tanesi, büyük melekler veya dört büyük melek olarak anılır. Bunlar: Cebrâil, Mîkâîl, İsrâfil ve Azrâîl'dir.
Cebrail'in görevi peygamberlere vahiy getirmektir yani o Allah'ın emir ve yasaklarını peygamberlere getiren (ileten) melektir. Ayrıca Cebrail tüm meleklerin en büyüğü ve en üstünü olarak anılır. Mikail'in görevi doğa olaylarını idare etmektir. İsrafil'in görevi kıyamet günü sûra üflemektir. Azrail'in görevi ise insanların canını almaktır, bu nedenle ölüm meleği (melekü'l mevt) olarak da anılmıştır.
