Türk ve İslâm Eserleri Müzesi,
İstanbul‘un
Fatih ilçesinde bulunan, Türk ve İslâm sanatı eserlerini topluca kapsayan ilk Türk müzesidir.
19. yüzyılın sonunda başlayan kuruluş çalışmaları 1913 yılında tamamlanmış ve müze,
Mimar Sinan‘ın en önemli yapılarından bir olan
Süleymaniye Camiikülliyesi içinde yer alan imaret binasında, 1914’te, “Evkaf-ı İslâmiye Müzesi” (İslâm Vakıfları Müzesi) adı ile ziyarete açılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra ise bugünkü adını almıştır. Uzun süre Süleymaniye Külliyesi’ndeki imaret binasında yer alan müze, 1983’te
Sultanahmet Meydanı‘nın batısında yer alan
İbrahim Paşa Sarayı‘na (16. yüzyıl) taşınmıştır.
İbrahim Paşa Sarayı, sultan sarayları dışında günümüze kadar gelebilen tek özel saraydır. Kemerler üzerine yükseltilmiş yapı üç taraftan ortadaki terası çevreler. Terastan müzenin ilk bölümüne merdivenlerle ulaşılır. Odalar ve salonlarda İslam dünyasının değişik ülkelerinde meydana getirilmiş nadir sanat eserleri sergilenmektedir. Taş ve pişmiş toprak, metal ve seramik objeler, ahşap işlemeler, cam eşyalar, el yazma kitaplar devirlerinin en kıymetli örnekleridir. Büyük salonların bulunduğu geniş camekanlı kısımda, 13-20 yüzyılların el işi Türk halılarının şaheser örnekleri sergilenir. 13. yüzyıl
Selçuklu halıları ve sonraki asırlara ait diğer parçalar itina ile sergilenmiştir. Halı bölümünün alt katı son birkaç asrın Türk günlük yaşamı ve eserlerinin sergilendiği etnoğrafik bölümdür.


Selçuklu Halıları:
Anadolu Selçukluları döneminden ve 13. yüzyılın ilk yarısından kalan orijinal parçalarla tanıdığımız Selçuklu Halı sanatı, devamlı gelişmelerle daha sonraki halı sanatına sağlam bir temel olmuştur.
Konya Alaêddin Camiinde, 1905 yılında Alman Konsolosu LOYTVED tarafından bulunan üçü tam, diğerleri fragman olan 9 parça halı, Müzede yer alan en eski tarihli Türk halılarıdır. Bu halılar, çift Gördes Türk düğümü ile yapılmıştır. Bir m2’de en çok 84.000 düğüm vardır. Her düğüm sırasından sonra iki veya üç arış geçirilmiştir.
Halılar renk ve dekor bakımından inanılmaz bir zenginlik gösterirler. Zemin genelde koyu mavi veya kırmızıdır. Pek az renk kullanılmış olmakla beraber, aynı rengin çeşitli nüanslarıyla büyük bir zenginlik etkisi uyandırmıştır. Bu halıların asıl anıtsal ve karakteristik manzarasını veren geniş bordürlerdeki iri kûfi yazı dekorudur. Başlangıçta uçları ok başını andıran sivri üçgenlerle nihayetlenen dik harfli bir kûfi görülür. Sonraları bu çeşitli değişmeler uğrayarak devam eder. Zeminde yer alan motifler genelde, baklava, sekiz köşeli yıldız, uçları çengellerle çevrilen sekizgenler gibi geometrik şekillerden ibarettir.

Dünyaca ünlü “İnci: Denizdeki Mücevher” sergisi Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde…
Katar Müzeleri’nin gerçekleştirdiği, dünyadan ve Katar’dan incilerin ve incili takıların, tarihi bilgi, efsane ve mitolojik hikâyelerle sunulduğu “İnci, Denizdeki Mücevher” sergisi, 14 Ekim 2015 tarihinde, İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde açıldı. 10 Ocak 2016 tarihine kadar gezilebilecek sergide, son on yılda bir araya getirilen ve ender bulunan parçalar ziyaretçilere eşsiz bir inci şöleni sunacak.
Sergide, Asya, Avrupa ve Körfez ülkeleri ağırlıklı olmak üzere, dünyadan derlenen 100’den fazla parça yer alıyor. Koleksiyonda inciler, inci istiridyeleri, Avrupa kraliyet aileleri ve ünlü isimlere ait taçlar, broşlar ve kolyeler bulunuyor. Doğal Körfez incilerinden yapılan mücevherler arasında, Fransız Cartier’nin takıları, Elizabeth Taylor’a ait Bvlgari tasarımı inci küpeler ve Avusturya Arşidükü Marie Valerie’nin taktığı tacın yanı sıra Avrupa Monarşisi’ne ait altı kraliyet tacı dikkat çekiyor. Romalılardan günümüze, farklı dönemlere ait parçaların da yer aldığı sergideki en eski eser, 3. yüzyıldan kalma bir bilezik. Koleksiyondaki en yeni eser ise Vietnam asıllı Alman sanatçı Sam Tho-Duong’a ait “Frozen” isimli parça.
Açılışta konuşan Katar Müzeleri Başkanı Sefa Sağlam, nadide bir oluşum olan incinin Katar tarihinde ve Osmanlı mücevherlerinde önemli bir yere sahip olduğunu belirtirken; “Ortak geçmiş ve birlikteliğe sahip iki ülkenin düzenlediği “Türkiye – Katar 2015 Kültür Yılı” etkinlikleri dahilinde “İnci: Denizdeki Mücevher” sergisini İstanbul’da gerçekleştirmek kadar doğal bir sonuç olamazdı.” dedi.
KENDİ İZLENİMLERİM
Türk ve İslan Eserleri Müzesi konusunda dünyanın sayılı müzeleri arasında yerini alır.Kırk bin sayılı eseri ile adeta tarihe eşlikeder.Her türlü seçkin esere sahiptir.
Tabi müze bölümlerden oluşur halı bölümü ile halı sanatının dünyadaki en zengin koleksiyonlarını içinde barındırır.15-17 yy arasındaki anadoluda üretilenhalıları içinde barındırır.bir diğer bölümü ise el yazmaları ve hat sanatı bölümüdür yine burada 7.yüzyıldan 20.yüzyıla dayanan eserler vardır.Kur’an kerimler beni çok etkiledi çok eskiye dayanan bu kutsal kitapların nasıl bu çağa eskimeyip yıpranmayıp geldiği dikkatimi çekti doğrusu.bir diğer bölümse ahşap eserler emevi,abbasi memluk döneminden kalan taş sanatları el yapımı büyül işlemeli motifli taşlar dikkatimi çekti doğresu.Müze tarihe eşlik ediyor diğer ilgimi çeken yokta müzenin bölümlere ve geniş bir yelpazede eserleri sergileme planlaması oraya giden insanları cezbediyor doğrusu.
kısacası böyle bir müzenin İstanbul’un kalbi Fatih’te insanlara sergilenmesi bizim için büyük bir şans gidip gezmenizi tavsiye ederim.